Otizmde Dil ve Konuşma Terapisi

  • Mudita
  • Otizmde Dil ve Konuşma Terapisi

Otizm, yaşamın erken dönemlerinden itibaren semptom veren ve kesin tanısı 2-3 yaşlarda psikiyatristler tarafından konulabilen bir bozukluktur. Bireyden bireye şiddeti ve sayısı değişmekle birlikte pek çok farklı semptom ile kendini gösterebilir. Bu sebeple ailenin gelişim basamaklarına hakim olması ve çocuğunu çocuğunu bu yönden inceleyerek varsa gerilikleri tespit edebilmesi oldukça önemlidir. Her belirtiye sahip kişi otizm tanısı almasa şüphelerin ortadan kaldırılması ve olası otizm tanısı için de erken dönemde bir uzman görüşü almak müdahale süreci adına değerlidir.

Otizm Nedir?

Otizm spektrum bozukluğu, bireyin sosyal etkileşim ve iletişimde sorunlar yaşamasına neden beyin gelişimi ile ilgili bir bozukluktur. Bu kişiler davranışsal esneklik konusunda da zorluklar yaşar. Tanımdaki spektrum kelimesi meydana gelebilecek semptomların çeşitliliğini ve bunların şiddetinin ne kadar değişken olabileceğini anlatmak için kullanılmıştır.

Bireyden bireye oldukça farklılık gösterebilen otizm çok yönlü ele alınması gereken karmaşık bir durumdur. Bu sebeple terapi planlaması kişiye özel olarak yapılmalıdır. Başlıca 2 tanı kriteri sosyal etkileşim/iletişim sınırlılıkları ve tekrarlayıcı/sürekli aynı davranışlar sergilemektir.

Sıklıkla Görülen

Otizmin Yaygın Belirtileri

Otizmin yaygın belirtilerindendir. Bu belirtiler doğuştan veya 1 yaş itibariyle görülebilir. Yansıma oranı değişmekle birlikte birey ömür boyu otizmin etkileriyle yaşar. Bu sebeple eğer çocuğunuzda veya çevrenizde bu tür davranış/belirtilere sahip bir birey varsa şüpheleri gidermek adına bir uzmandan değerlendirme görüşü almak süreç için önemlidir.

Otizmin nedeni ise günümüzde hala kesin olarak bilinmemekte ve araştırılmaktadır. Ancak yapılan çalışmalar genetik ve çevresel faktörlerin etkisi olduğu paydasında buluşmaktadır. Yani genetik yatkınlık veya aile ağacında otizmli birinin bulunması ya da olumsuz çevresel koşullar (salgın-virüs-çevre kirliliği-ilaçlar-hamilelikteki sorunlar) ve yetersiz uyaran çocuğun otizm riskini arttırır. Fakat bunların tek birine sahip olmak otizm için yeterli değildir. Sadece genetikte olan sorunun yeterli çevresel koşullar sağlandığında dışa yansımalar oldukça minimalize edilebilir.

Tam tersi şekilde genetikte olmayan bir sorunun da sadece olumsuz çevresel koşullarla ortaya çıkması oldukça düşük bir ihtimaldir. Zaten otizm gibi komplike ve fazlaca semptomu olan bir bozukluğun tek bir nedene bağlı olması pek gerçekçi bir yaklaşım değildir.

Otizmli Bireylerde Dil ve Konuşma Terapisinde Süreç

Dil/konuşma, ses üretiminden ziyade kullanımla anlam kazanır ve bu sebeple de bilişsel süreçleri gerektirir. Yani dil öncelikle zihinde kurgulanmalı ve öyle dışa yansımalıdır. Bu yansımalar sözel ve sözel olmayan (jest/mimik) şeklinde olabilir.

İletişim için süreç şöyle ilerler;

  • Bireyin fikir/istek/ihtiyacını dışa bildirme niyeti olması
  • Fikir/istek/ihtiyacı anlatmak için bir yol seçmesi (konuşma, yazı, işaret dili, jest/mimik kullanımı gibi)
  • (Seçilen yol konuşma ise) iletinin ne olacağına karar verilmesi ve bunun için hangi kelimeleri ve hangi harfleri -hangi sırayla söylemesi gerektiğine karar verme
  • İletiyi seslendirebilmek için artikülatörlerin hangi sırayala-ne zaman ve nasıl hareket ettirilmesi gerektiği bilgisine sahip olup planlamasını yapma
  • Gerekli yapılara sinirsel uyarı göndererek konuşmayı gerçekleştirme
  • Karşı tarafın/çevrenin verdiği geribildirime göre gerekli düzenlemeleri yaparak döngüyü sürdürme

Otizmli bireylerde ilk basamak olan iletişimsel niyetlilik zayıftır/yoktur. Fikir/istek/ihtiyaçlarını çevreyle paylaşma gereksinimi duymaz ve her şeyi kendi başlarına yapmaya çalışırlar. Bu sebeple iletişim adına dil ve konuşma terapistinin ilk hedefi bireyde iletişim isteği yaratmak olcaktır. Ancak bu aşama için öncelikle bireyin ilgisini çevresindeki diğer kişilere yöneltmesi sağlanmalıdır. Otizmli bireylerde ise ilgi, kişilerden çok nesnelere yöneliktir. İlk olarak nesnelerdeki ilgi kişilere çekilmeli ve birliktelik arttırılmalı daha sonrasında da iletişimsel istek arttırılmalıdır. Bu istek sözel olarak dışa aktarılmaya başladıkça jest/mimikler de uyumlu şekilde mesaja katılarak güçlü/fonksiyonel bir anlatıma ulaşılmaya çalışılır.

Gelişen niyetlilik ve dilin fonksiyonel kullanımıyla sıradaki aşama konuşmayı genişletebilmek olur. Bu aşamada hedef bireyin içinde bulunduğu durum/ortam/diyaloğu analiz ederek buna uygun cevaplar vermesini, uygun yapıları seçebilmesini sağlamaktır. Sohbet başlatma-sürdürme-yönlendirme-sonlandırma da bu kapsama dahildir. Sıra alma becerisi, sözcük dağarcığını genişletme, soru-cevap döngüselliği üzerine çalışılır.

Son aşama olarak da soyut kavramları-mecaz/deyim/fırka/esprileri anlayıp yorumlama ve zihin kuramı ile ilgili uygulamalar yapılarak bu beceriler geliştirilir.

Bu süreçte yalnızca dil ve konuşma geliştirilmekle kalmaz var olan davranışsal problemlerin giderilmesi de desteklenir. Ve yine varsa artikülasyon problemleri ve oral motor beceri zayıflıkları da ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Zihinsel ve motor düzey, akran seviyesinde ulaşılabilecek maksimum fonksiyonelliğe eriştiğinde/otizmin etkileri en minimale çekildiğinde terapist uygun gördüğü takdirde süreç tamamlanır.

Günlük Hayat

Otizmli Bireylerde Görülen Dil ve Konuşma Sorunları

Dil, sosyalleşme ve kişiler arası aktarımın en kolay /hızlı/etkili yoludur. Otizmli çocukların ise 1.tanı kriteri sosyal iletişim ve etkileşimde yetersizliktir. Sürecin gerektiği gibi ilerlememesinde ise birçok faktör oynar. Bunun sebebi dili gelişim sürecine uygun şekilde edinememeleridir. Bir çocuğa 2-3 yaşından itibaren emin olunarak otizm tanısı konulabilir, fakat belirtileri çok çok daha önce görülür.

Tipik gelişimde dil ediniminin sağlanabilmesi göz teması, ortak dikkat vokalizasyonlar, jest-mimikler gibi ön becerilerin gelişimiyle yordanır. Otizmli bireylerde henüz bu aşamalarda aksaklıklar gözlenir ve ileriki becerilerde de sorun yaşanmasına neden olur.

Otizmli çocuklarda göz teması kurmada ve buna bağlı olarak dikkati sağlayıp sürdürmede sorunlar yaşanır. Bunun dil gelişimine yansımaması mümkün değildir. Çünkü eğer çocuk herhangi bir şeye bakıp bakışını arada tutamıyorsa o şeye ait işitsel girdiyle varlığı eşleyemez. Veya sizin işaret edip hakkında işitsel uyaran verdiğiniz varlığı bulabilmesi için öncelikle size dikkat etmeli sonrasında uygun hızdaki göz takibiyle işaret ettiğiniz varlığı bulmalı ve sonrasında da varlık üzerinde sizinle birlikte ortak dikkat kurmalı/sürdürebilmeli ki verdiğiniz işitsel girdiyle etiketlemeyi yapabilsin.

Otizmli çocuklar sözel ve sözel olmayan dili anlama/kullanmada sorun yaşarlar. Bu da sözcük dağarcıklarının sınırlı, konuşmalarının tek tonlu, sohbetlerinin kısa ve bağlama aykırı, konuşma içeriğinin tutarsız, tekrarlayan(ekolalik) ve anlamsız ifadelere sahip olmasına neden olur. Ayrıca duruş ve hareketleri daha katatonik olabilir. Bazı çocuklardaysa önceden edinilmiş becerilerin kaybolduğu görülür.

Otizm spektrum bozukluğunun kesin bir tedavisi yoktur. Otizm genellikle bireyin hayatı boyunca süregelir. Ancak erken zamanda yapılan tanılama ve uzmanların ekip çalışmasıyla çok iyi yol alınabilir.

  • Dil ve Konuşma terapistleri
  • Ergoterapistler
  • Özel eğitimciler
  • Bireyin kendi doktoru
  • Psikiyatrlar

Bu ekibin mensuplarıdır. Erken dönemde tutarlı ve yoğun şekilde gelen doğru uyaran desteği (eğitim) bireyin terapisi için en doğru hatta tek yoldur. Alınacak sık ve düzenli eğitimlerin amacı otizmi yok etmek değil otizmin beceriler üstündeki negatif etkilerin azaltarak bireyin hayat kalitesini arttırmak ve akranların seviyesine çıkarmaktır. Ancak bu eğitimlerin başarıya ulaşma oranı ve süresi vaka özelliklerine ve çevre desteğine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ailenin sürece olan katılımı, disiplini ve terapistin önerilerini gündelik hayat akışında devam ettirmesi oldukça önemlidir.

Otizmli bireyler için temel hedefimiz, otizmi ortadan kaldırmak değil; otizmin bireyin becerilerine olan olumsuz etkilerini azaltarak kişinin günlük hayattaki fonksiyonelliğini maksimum seviyeye ulaştırmaktır.

Bireyin kendi başına da hayatını idame ettirebilmesi ve akış içinde yer edinebilmesi birincil düzeydeki odak noktamızdır. Buna yönelik olarak dil ve konuşma terapistinin yapacakları bireyin kişilerle olan iletişim isteğini arttırmak ve dili bağlama uygun/anlamlı/fonksiyonel şekilde kullanmayı öğretmek olmalıdır.

Bu bahsettiğimiz becerileri edinmek bireysel değişkenliklere bağlı olsa da genellikle uzun süre boyu çalışmayı gerektirir. Bu noktada ailenin sürece olan motivasyonunu koruması, düzenli ve disiplinli şekilde seanslara katılımı, terapi dışında da desteğini devam ettirmesi oldukça önemlidir.

Bu sorunun net bir yanıtı yoktur çünkü her birey kendine özgüdür ve tanıları aynı olsa da hepsinin etkilendiği pek çok değişken faktör vardır. Bu faktörlere örnek olarak;

  • Alınan eğitimlerin yoğunluğu
  • Tanılama yaşı
  • Çevresinin kişiye olan desteği
  • Tanının türü ve derecesi
  • Terapiye başlama zamanı ve devamlılık süresi
  • Ek bozukluklar
  • Alınan ek tedaviler
  • Cinsiyet

Verilebilir ve daha da çeşitlendirilebilir. Dolayısıyla sürecin net/katı bir ilerleyişi olmadığı ve kişiye göre şekillendiği için istenilen sonuca ulaşma süresi de sabit değildir.

Otizm tanısı genellikle 2-3 yaş civarında konulur çocuklara. Tanı konulduktan sonra en hızlı şekilde uzmanlardan gerekli desteğe başvurulmalı ki erken müdahaleyle alınabilecek en iyi sonuç için sürece başlanabilsin.

Ancak bazı durumlarda henüz tanı olmadan da belirtiler/gelişim aksaklığı aileler tarafından farkedilir ve daha da erken evrelerde uzmanlara başvurulabilir. Bu senaryo en hızlı şekilde olabilecek en iyi sonucun alındığı senaryodur. Çünkü gelişim bir bütündür ve kademe kademe ilerleyerek her becerinin yeni bir becerinin temelini atmasıyla meydana gelir. Hiçbir beceri birden ortaya çıkmaz veya yok olmaz. Yordayıcı ön beceriler sayesinde kazanılır her beceri. Yani eğer çocuğunuzun konuşmasında bir gerilik varsa önce yordayıcı becerilerin durumu kontrol edilir ve eksiklikler varsa öncelik bunları kapatmaya verilir.

Gelişim basamaklarına uygun olacak şekilde daha önce edinilmesi gereken beceriden başlanarak akran seviyesine yetişilmeye çalışılır. Bilgi bankamızdaki Dil Gelişimi içeriğini inceleyerek gelişim parametreleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bu sebeple şüphelendiğiniz andan itibaren ne kadar erken bir uzmana başvurursanız gerilik yaşanan beceri sayısı ve var olan becerileredeki eksiklere o kadar hızlı müdahale edilerek sayılarının artması engellenir. İleriki becerilerin temeli sağlamlaşır ve bu sayede edinimleri de daha hızlı /kolay gerçekleşir.

Uzman Desteği Mi Arıyorsunuz?

Dil ve konuşma bozuklukları, ergoterapi (duyu bütünleme) ve çocuk ergen psikoterapide uzman desteği bir tık uzağınızda!
Terapi Sürecini Desteklemek

Otizm Konuşma Terapisinde Ailenin Dikkat Etmesi Gerekenler

Her çocuğun gelişiminde aile oldukça etkili bir rol oynar. Bu etkileri otizm çerçevesinde incelersek eğer tanı öncesi dönemde ailenin çocuğunu gözlemlemesi bir farklılık olduğunu tespit edebilmesi oldukça değerlidir. Böylece erken müdahaleyle belki de tanı bile almadan çocuğun akranlarını yakalaması sağlanabilir. Ancak diyelim ki belirtiler daha geç fark edildi ve tanı alındı, bu demek değildir ki artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Tanılamadan sonra çeşitli alanlardaki uzmanlar tarafından bireyin yoğun ve düzenli şekilde eğitim alması gerekir. Bu noktada aile desteğinin süreç üstündeki belirleyiciliği yadsınamaz. Çünkü ne kadar disiplinli şekilde eğitimlere katılsanız da eğitimcinin çocuğunuzla geçirebiliceği süre oldukça kısıtlıdır.

Terapistin liderliğinde verilen ödev/tavsiyelerin aile tarafından seans dışında uygulanması, üzerinde çalışılan becerilerin edinilmesi ve günlük hayata genellenebilmesi için kritiktir. Uzman ve ailenin birbirine geri dönüşler yaparak iş birliği içinde çocuğu takip etmesi gerekir. Birey konu hakkında ne kadar sık ve çok uyarana maruz kalırsa benimsemesi ve ilerlemesi de o kadar hızlı gerçekleşir.

Vakadan vakaya değişmekle birlikte genellikle terapileri uzun süreler boyu devam eden otizmli bireylerin motivasyon ve disiplinini korumasında, hayat akışı içinde de öğrenmeye devam etmesi ve zaten öğrenmiş olduklarını uygulamasında birlikte uzun vakitler geçirdiği ailesi aktif rol oynar. Bazı durumlarda aileler çocuğunun dikkatini çekemediğini ve yeterince destekleyemediklerini düşünerek çaresizliğe kapılabilirler. Böyle zamanlarda yardımcı olabilecek stratejiler ve hayat akışı içinde de çocuğunuzu destekleyebileceğiniz öneriler için Aileler Dil Gelişimini Nasıl Destekler? içeriğimizden faydalanabilirsiniz.

Otizm Spektrum Bozukluğunda Apraksi

Otizmli bireylerde sıklıkla görülen eşlikçi bozukluklardan biri de apraksidir. Apraksi, bireyde yapısal herhangi bir bozukluk olmamasına rağmen istemli motor hareketleri yapmasada zorluk yaşanmasıdır. Pek çok farklı çeşidi bulunan apraksinin konuşmayı etkileyen versiyonları oral apraksi ve konuşma apraksisidir.

Oral Apraksi

Kişinin kendinden istendiğinde /bilinçli olarak yapması gereken ve oral bölge yapılarının kullanılacağı sözsüz hareketleri yapmada zorluk yaşamasıdır. Buna örnek olarak;

  • Spontane şekilde gülebilen kişinin kendisinden gülümsemesi istendiğinde yapamaması,
  • Birisi’Beni taklit et’ diyerek dilini çıkardığında kişinin çıkarmaması,
  • Planlı şekilde dişlerini göstermek istediğinde gösterememesi,

verilebilir.

Konuşma Apraksisi

Artikülatör organ/kaslarda hiçbir problem olmamasına rağmen söylenmek istenen mesaj için artikülatörlerin motor planlanasını yapamamaktadır. Yani beynin konuşmanın doğru üretimi için gerekli kasların koordinasyonunu-hızını-zamanlamasını-hareket gücünü proğramlamasını gerçekleştirememesidir.

Bu bireyler spontane konuşmada üretebildiği bazı sesleri/kelimeleri taklitle veya planlı olarak üretmekte zorlanırlar, yani üretimlerinde tutarsızlık gözlenir. Ve yine planlama sorunları yüzünden kişinin anlaşılırlığı düşüktür. Cümleler uzayıp karmaşıklaştıkça da bu düşüklüğün şiddeti artar.

Otizmle birlikte görülen aprakside otizmin getirdiği dilsel sorunların yanında apraksinin getirdiği artikülayon sorunları da görülür. Böylece süreç biraz daha meşakkatli hale gelir. Önce zihinsel süreç yani dil becerileri üzerine daha sonra da motor süreç yani konuşma becerileri üzerine yoğun tempolu bir terapi sürecine başlanmalıdır.

Otizm Spektrum Bozukluğunda Apraksi

Otizmli bireyler genellikle dilin dört bileşeninden semantik ve pragmatik alanlarında daha çok zorluk yaşar. Semantik, dilin içeriği/anlamı demektir. Pragmatik ise kullanılan dilin bağlama uygunluk kıstasıdır. Sohbeti başlatma-sürdürme-yönlendirme-sonlandırma gibi dili etkin şekilde kurallara uygun ve durumlara göre değişkenlikle kullanabilmeyi gerektirir. Yani ‘karşıdaki bana ne demek istedi?’ sorusunun cevabıdır. Anlatım ve olay sıralama becerilerini de içerir. Ayrıca jest-mimik-niyet gibi sözel olmayan mesajları anlayabilmek/yorumlayabilmek de bu kapsama girer. Bu becerilerin gelişebilmesi için öncelikle daha temel ve yordayıcı becerilerin gelişmiş olması gerekir. Göz kontağı-ortak dikkat-jest/mimik-vokalizasyonlar gibi ön beceriler bunlara örnektir.

Otizmde Dil ve Konuşma Becerilerini Geliştirme Yöntemleri

Otizmde dil ve konuşma terapisi sırasında kullanılabilecek pek çok farklı yöntem vardır. Ancak bunların hepsi terapist, çocuk ve ailenin uyumlu çalışmasıyla etkililik kazanır. Semptomlar ve şiddetleri bireyden bireye farklılık gösterse de otizm popülasyonunun genelinde olan sorunlara bakıldığında aşağıdaki yöntemlerin terapi sırasında tercih edilme ve sonuç alınma oranı yüksektir.

DIR Floortime

Terapistin değil çocuğun liderliğinde ilerleyen ve tamamen onun her türlü eylemini anlayıp anlamlandırmaya dayanan güncel bir yöntemdir. Özellikle etkileşim problemi yaşayan vakalarda tercih edilir.

Çocuğun sorununun anlamada değil uygulamada olduğunu savınır ve çocuğa bir şeyleri dikte etmek yerine onun dünyasına girerek uygulamayı engelleyen sebepleri ortadan kaldırmaya odaklanılır. Öncelikle çocuğun kendini regüle etmesi ve sonrasında terapistle aynı bağlamı paylaşmak için ortak dikkat kurması gerekir. Böylece birliktelik sağlanır ve birbirini anlayarak ortak paydada buluşma kolaylaşır. Bu sayede güven ortamı kurulur ve oyunun gelişimi edinilecek becerilerin habercisidir.

Oyunlar sırasında çocuk terapisti gözlemler ve onu taklit etmeye çalışır. İletişimsel niyet artar ve çocuk öğrenmeye daha açık olur. Seviye atlandıkça oyunlar daha komplike hale gelir ve çocuğun doğal şekilde uyaranlara maruz kalarak becerileri benimsemesi/uygulaması hedeflenir.

Prompt

Terapist, üretim öncesi ve sırasında bireyin artikülatörlerine elle müdahale ederek doğru sesletim için alması gereken pozisyonlamayı göstermesi/öğretmesidir.

Hanen Tekniği

Çocukların dili gözlemleyerek edindiğine ve bu süreçte de en çok ebeveynleriyle vakit geçirip onları analiz etmesine dayanarak geliştirilen bir yöntemdir. Gerçekleştirilen dil ve konuşma seanslarına aileler de dahil edilerek aile-terapist-çocuk üçgeninde terapi ilerletilir. Ailelere de eğitim ve görevler verilerek evde uygulamaları istenir. Ailenin ev içinde geçirdiği günlük zamanlara ait videolar çekip terapistte üzerine konuşması ve karşılıklı geri bildirimlerle ilerlemesi gibi uygulamalar da yapılabilir.

More Than Words Programı

Ebeveynlerin çocukla oyun oynama/kurma becerilerini geliştirmeyi hedefler. Ebeveynin çocuğu daha kolay anlayabileceği ve iletişimlerini arttırarak rutinler oluşturulur. Beş teknikle uygulanır ve her birinde çocuğun sağlıklı etkileşim için iletişimsel niyetliliğini arttırmaya odaklanır. Genellikle günlük hayatta daha sık ihtiyaç duyulan rutinler tercih edilir ve onların bağlamına uygun olacak şekilde kelime dağarcığı genişletilmeye çalışılır.

Kekemelikte Risk Faktörleri

  • Kekemeliğin 3.5 yaşından sonra başlaması
  • Cinsiyetin erkek olması
  • Genetik olarak kekemliğe yatkın olunması durumu
  • Aşırı kaygılı, hassas, mükemmelliyetçi veya duygularını, davranışlarını kontrol etmekte zorlanan mizaca sahip olma durumu
  • Kekemeliğe eşlik eden başka bir dil ve konuşma bozukluğunun olması
  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun olması

Edinilmiş Kekemelik

Edinilmiş kekemelik gelişimsel kekemelikten farklı olarak nadir görülen bir kekemelik türüdür. Edinilmiş kekemelik; nörojenik ve psikojenik sebeplerden kaynaklı oluşabilmektedir. 

Serebrovasküler lezyonlar, kafa travması, iskemik ataklar, travmatik beyin hasarı ve parkinson gibi nedenlere bağlı olarak genellikle yetişkinlik döneminde görülen akıcılık bozukluğuna nörojenik kekemelik denmektedir. Psikojenik kekemelik ise psikolojik travmalardan kaynaklı fazla stres ve kaygı nedeniyle meydana gelmektedir.

Gelişimsel Kekemelik

Gelişimsel kekemelik oldukça yaygın görülen kekemelik türüdür. Genellikle okul öncesi dönemlerde ortaya çıkar ve ilerleyen yaşlarda da sürebilmektedir. 

Gelişimsel kekemelik genellikle 2-4 yaş döneminde başlar. Bu dönemde görülme sıklığı %5’tir ve %75-80 oranında herhangi bir müdahale olmadan akıcılık sağlandığı görülmektedir.

Gelişimsel kekemelikte önemli olan, süreç ilerledikçe kendiliğinden iyileşme ihtimali azaldığından dolayı kronikleşmemesidir. Kronik kekemelik kişiyi hayat boyu etkileyebilmektedir.

Bilgi ve Danışmanlık