Dil ve konuşma terapisi 20. yüzyılın başlarında özellikle I.Dünya Savaşında yaşanan travmatik süreçlerin ve meydana gelen yaralanmalar sonucunda dil ve konuşma da yaşanan güçlüklerin rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla önem kazanmıştır.
Ülkemizde ise daha da yeni bir tarihe sahip olan bölüm ilk mezunlarını 2016 yılında vermiştir. Gittikçe alanda yapılan düzenlemeler ve çalışmalar ise alanın gelişmesi ve toplumdaki birçok bireyin rehabilitasyonunda önem taşımaktadır.
Dil ve Konuşma Terapisi Nedir?
Oldukça multidisipliner olan dil ve konuşma terapisi; psikoloji, dilbilim, tıp ve eğitim bilimleri gibi farklı disiplinlerden gelen bilimsel yöntemlerle desteklenir.
Bu bilimler ışığında kendi özel alanını oluşturan disiplin birçok dil ve konuşma bozukluğunun rehabilitasyonunda aktif rol oynar.
Bunlardan bazıları afazi gibi felç ya da travmatik beyin hasarı sonrasında dili eskisi kadar etkin kullanmakta zorlanan bireylerin rehabilitasyonu içerebilirken, apraksi-dizartri gibi bazı konuşmada yaşanan güçlüklerde ise bireylerin anlaşılırlıkta yaşadığı bozulmalar için rehabilitasyon programı içermektedir. Diğer bir çalışma alanı ise erken dönem dil ve konuşma bozukluklarıdır. Buna ek olarak ses ve yutma bozukluklarında da aktif rol oynamaktadır.



Dil ve Konuşma Terapisine Ne Zaman Başlanmalı?
Dil ve konuşma bozukluklarına başlamak için kronolojik bir yaş vermek mümkün değildir. Burada önemli olan kişinin ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır. Dilde yaşanan bir gecikme için erken dönemde başvurmak gerekebilir iken bir sesletim problemi için daha geç bir yaşta başvurmak doğru olabilir.
Başlamak için en doğru zaman aslında dil ve konuşma alanında yaşanan güçlük ve/veya gecikmenin ilk fark edildiği zaman olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.
Örneğin; afazi gibi dil yitimi durumlarında olayın hemen ardından 1 yıllık süreçte alınan terapilerin oldukça önem taşıdığı bilinmektedir. Benzer şekilde otizm gibi nörogelişimsel bazı farklılıklarda ise tanı konulduktan sonra en erken dönemde bir dil ve konuşma terapisine başvurulması önem arz etmektedir.
Dil ve Konuşma Terapisine Ne Zaman Başlanmalı?
Bunlardan genel olarak bahsedecek olursak en genel gruplandırma ile davranışsal müdahaleler (Pozitif Pekiştirme, Negatif Pekiştirme, Şekillendirme, Zincirleme), yarı yapılandırılmış müdahaleler (Hedefli Müdahaleler, Yapılandırılmış Aktiviteler) ve doğal yaklaşımlar (Oyun Temelli Müdahaleler, Doğal İletişim Fırsatları, Çevresel Düzenlemeler) olarak ayırabilmek mümkündür.
Bireysel farklılıklara ek olarak terapiye bağlılık, terapiye katılım sıklığı ve verilen hedeflerin yerine getirilmesi gibi birçok faktör de kişiden kişiye değişiklik göstermekte ve doğrudan terapi gidişatını etkilemektedir.
Tüm bunlara bağlı olarak terapi sürecinin sonlanması için geçen süre değişkenlik gösterebileceği için doğrudan bir süre vermek mümkün olmamaktadır. Terapilerin başında yapılan değerlendirme seansında belirlenen tüm hedeflerin gerçekleşmesi durumunda terapist terapiyi kademeleri olarak sonlandırmaktadır.
Terapi Süreci Nasıl İlerler?
Dil ve konuşma terapisi, bireylerin dil ve iletişim becerilerini rehabilite etmeye yönelik özelleştirilmiş terapi planları sunar. Bu terapi alanında uzmanlaşmış bir dil ve konuşma terapisti, bireyin ihtiyaçlarına uygun olarak terapi sürecini yönetir ve bireyin yaşam kalitesini artırmayı hedefler. Terapinin amacı, bireyin sosyal, akademik ve mesleki yaşamında daha etkin ve güvenli bir şekilde iletişim kurabilmesine katkıda bulunmaktır.
Bu nedenle ilk olarak bir değerlendirme seansı planlanarak terapist aileden aldığı anamnez ve varsa aileye daha önce yapılan değerlendirme, test ya da aletsel ölçümlerin sonuçlarını inceleyerek oluşturduğu ön bilgiler çerçevesinde danışan ile yapacağı formal ve informal değerlendirmeleri sentezleyerek bireyin ihtiyaçlarını ortaya koymayı hedefler. Ardından oluşturduğu değerlendirme çıktılarını aile ile paylaşarak terapi sürecinin gerekliliği tartışılır. Terapi sürecinin gerekli olması durumunda terapist danışana uygun bir terapi protokolü oluşturarak terapi sürecini planlar.
Uzman Desteği Mi Arıyorsunuz?
Terapi Sürecinde Ailenin Desteği Neden Önemli?
Her terapide olduğu gibi dil ve konuşma terapisinde de süreç uzun ve yorucu olabilir. Dil ve konuşma terapisinde 3 önemli sac ayak olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar; danışan, aile ve terapist olarak sıralanabilir. Terapinin istendik bir şekilde sonuçlanabilmesi için bu üçlü sac ayağın tüm ayaklarının aynı noktada birleşebilmesi önemlidir. O yüzdendir ki aile terapinin ayrılmaz ve en önemli parçalarından biridir.
Çoğu zaman dil ve konuşma terapisine ya da terapistine ulaşmak güç olabilmekte ve bu nedenle sık bir terapi süreci mümkün olamayabilmektedir. Fakat yeni düzenlemelerin sağlanması ve dolayısıyla iyiye gidişin olabilmesi için sık tekrar oldukça önem arz etmektedir. Terapistin aileden terapi süreci içerisindeki beklentisi düzenli bir terapi takibinin olması ve terapistin yönlendirmelerini dikkate almasıdır. Ancak bunlar sağlandığında iyi bir terapi sürecinden bahsedilebilir.
Kimler Dil ve Konuşma Terapisi Almalı?
Dil ve konuşma terapisi, çeşitli dil, konuşma, ses ve iletişim bozuklukları yaşayan bireyler için faydalı olabilir. Kısaca bakacak olursak ;
Çocuklar:
- Dil gelişiminde gecikme yaşayan çocuklar.
- Artikülasyon bozukluğu (sesleri doğru şekilde söyleyememe) yaşayan çocuklar.
- Kekemelik gibi konuşma akıcılığı bozuklukları yaşayan çocuklar.
- Otizm spektrum bozukluğu (ASD) gibi nörogelişimsel bozuklukları olan çocuklar.
Yetişkinler:
- Afazi: Beyin hasarı sonucu dil anlama veya ifade etme güçlüğü yaşayanlar.
- Motor konuşma bozuklukları: Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklar nedeniyle konuşma bozukluğu yaşayanlar.
- Ses terapisi gerektiren durumlar: Profesyonel ses kullanımı gerektiren meslek grupları veya ses bozuklukları olan bireyler.
Yaşlılar:
- Yutma ve beslenme sorunları nedeniyle dil ve konuşma terapisi alması gerekebilen yaşlılar.
Genel İletişim Sorunları:
- İletişim becerilerini geliştirmek isteyen veya iletişimde güçlük çeken her yaştan bireyler.