Çocuklarda Dil Gelişimi

İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır ve bu yüzden topluluk olarak yaşama gereksinimi duyar. Bu topluluk içinde birbirini anlayabilmek, isteğini/ihtiyacını/fikrini belirtmek, birlikte yaşayabilmek için tüm üyelerin ortaklaşa onay verdiği ve hakim olduğu bir iletişim sistemi gereklidir. İşte bu iletişim sistemine dil denir.

Konuşma ve dil birbiriyle karıştırılmamalıdır. Dil, belirli kuralları ve elemanları olan fakat duruma göre sonsuz yapının üretilebildiği sembolik kodlamalar bütünüdür. Kişi iletmek istediği mesaja karar verir ve zihninde bunu dile uygun şekilde kurgular ve daha sonra bir dışa aktarım yolu seçer. Bunun için konuşma, yazı veya işaret dilini kullanabilir. Konuşmanın gerçekleşebilmesi için zihinde mesajın olması ve artikülatörlerin de buna uygun şekilde uyum içinde hareket etmesi gerekir. Yani dil ,bilişsel ; konuşma, motor bir süreç diyebiliriz.

Kişinin dile sahip sayılabilmesi için o dilin yapısını ve gramerini bilmesi , o dili ve kullanım niyetini anlayabilmesi, kendini o dilde anlamlı şekilde ifade edebilmesi gerekir.

Gündelik hayatın her noktasında ihtiyaç duyduğumuz dilin etkin kullanımı , sosyal ve akademik başarıyı da beraberinde getirir. Bu noktada alıcı dil ve ifade edici dil devreye girer. Alıcı dil , dışarıdan gelen iletişimsel bilginin algılanıp anlamlandırılabilmesi kısmıdır.

Örneğin; çocuğunuza “ Topu babaya at” dediğinizde çocuk bu yönergeyi uygulayabiliyorsa dediklerinizi algılamış; kelimelerin neye karşılık geldiğini ve hangi sırayla kullanıldığında ne anlam ifade ettiğini bilip anlamlandırmış demektir. İfade edici dil ise çocuğun kendi istek/ ihtiyaç/fikirlerini kullandığı dile uygun şekilde çevreye aktarabilmesidir, yani çocuğunuzun üretimleridir.

Fakat çocuğunuzun bu becerilere sahip olması tek başına yeterli değildir. Yaşına uygun gelişimi gösterip gösteremediği üzerinden değerlendirme yapılmalıdır.

Çocuklarda Dil Gelişimi Evreleri

Dil deyince akla ilk sözel iletişim gelse de dil sadece sözel yapılardan oluşmaz . Göz teması – jest ve mimikler -vokalizasyonlar gibi sözel olmayan parçaları vardır. Bu parçalar bizim için çok kritiktir çünkü çocuğun dil edinimi 4 ana evreye ayrılır ve ilkinin büyük çoğunluğunda sadece bunlar gözlenir.

4 Ana evre;

  1. Söz öncesi iletişim dönemi: 0-12 aylık dönemi kapsar. Bebeğin bilinçli şekilde kelime üretimine geçmeden önce istek/ihtiyaç/duygu/düşüncelerini aktarabilmek için izlediği yollardır.
  2. Sözcük öğrenme dönemi: 12-24 aylık dönemi kapsar. Bilinçli ve anlamlı kelime üretimleri başlar ve dağarcık genişletilir. Çocuk kendi üretimleriyle yetişkinin üretimlerini kıyaslayarak analiz eder ve böylece kendi kullanımını mükemmelleştirmeye/yetişkine yakınlaştırmaya çalışır.
  3. Kural öğrenme dönemi: 2-5 yaş aralığını kapsar. Gelişimin en hızlı olduğu evredir. Çocuğun sözcük dağarcığı çokça genişler ve kullandığı yapılar çeşitlenir. Dil bilgisi kurallarına uygun daha uzun yapılar oluşturulur. Anlaşılabilirlik büyük ölçüde artar.
  4. Ses bilgisi farkındalık ve okuryazarlık: 5 yaştan ergenliğe kadar gelişen bir süreçtir. Çocuğun dili algılama ve üretim becerileri arasındaki uyum kusursuza yakınlaşır. Yetişkin diline erişir.

Çocuğunuzun gelişim basamaklarını bu yönlerden iyi bir şekilde gözlemlemek olası bir gerilik şüphesinde erken müdahale için oldukça önemlidir.

Ailenin gözlemleri sonucu olası bir sorunu en kolay fark edebileceği ve erken müdahaleyle çok iyi sonuçlar alınabilen ilk 3 evreyi biraz daha detaylandıralım.

Söz öncesi iletişim dönemi (0-12 ay)

0-3 ay

Bu evrenin başlarında bebek daha çok refleksif ve hayati üretimler yapar. Yani ihtiyaçlarını belirtmek için ağlar, hapşırma/öksürme gibi sesler çıkarır. Fakat daha sonra seslere olan duyarlılığı artar ve hatta bu sayede annenin sesini ayırt edebilir. Böylece ağlarken onu duyduğunda sakinleşir. Seslere karşı olan duyarlılığı kendisiyle konuşulduğunda karşıyı dinlemesini / gülümsemesini /gevşemesini sağlar.

Bu dönemde bebek daha çok artikülatörleri( konuşma organları) keşfetmeye çalışır. Bu sebeple yaptığı arama/emme/yutma ve ağlama gibi seslendirme davranışları oldukça önemlidir.

İkinci aydan itibaren artık ağlamaların yanında farklı sesler de çıkarır.buna gıgıldama evresi denir çünkü g/k gibi daha velar sesler kullanır.Örneğin; resimdeki bebeği görünce aklınıza gelen rahatlama/mutluluk sesleri gibi (agu – gugu)

Zamanla anne/bakıcı yaptığı gözlemlere dayanarak bebeğin ağlamalarının farklılaştığını fark eder ve hepsine farklı bir anlam yükler.

3-6 ay

Homurdanma ve mırıldanmalar görülür. Kısık veya yüksek perdeli çığlıklarla (ciyaklama) genelde ünlü sesleri kullanarak ses denemeleri yaparlar. Ünsüz-ünlü (-ba/-pa/-ma) hece denemeleri başlar. Bunlar uzatılmış ve yavaş seslenmelerdir. Evrenin sonuna doğru görülür.

Bebek bu evrede sesin geldiği yöne bakar ve duyduklarını kapasitesinin izin verdiği kadar taklit etmeye çalışır. Burada doğrudan başarılı olamamasının sebeplerinden biri artikülatörlerin henüz gelişimini tamamlamış olması ve çocuğun da artikülatörleri yeterince kullanmayıp ustalaşmamış olmalıdır.

Çevre seslere ilgili olduğu kadar kendi çıkardığı sesler de hoşuna gider, sürdürmeye çalışır.

Günlük hayatta bakıcıları tarafından sık kullanılan kelime ve kalıplara aşina olabilir. Bunları duyduğunda anlıyor gibi tepkiler verebilir.

6-10 ay

Babıldama evresidir. Bir önceki dönemin sonlarında görülen hece denemeleri artar ve hızlanır. Bunları ard arda çok tekrarlı söyleyince dilin yapısına uygun bir kelime üretmiş gibi gözükselerde bunlar bilinçsizce yapılmış ve dilsel manası olmayan tekrarlardır sadece. Babıldamalar ani başlar ve ritmiktir. Babıldamalar arası verdiği esler, yetişkin konuşmasındaki kelimeler arası duraklamalara benzer. Bu da konuşmayı taklit etmeye çalıştığının ve alıcı dil becerilerinin bir göstergesidir.

Babıldama dönemi bebekler için kritiktir. Çünkü buraya kadar ki süreç evrenselken (tüm bebeklerde aynı şekilde) sonrasında bebek anadilin özelliklerini daha fazla kavrar ve üretimleri de ona göre şekillenir.

Babıldamaları karşılıksız bırakmamak bebeğin denemelerini sürdürmesi , çeşitlendirmesi, bir sonraki aşamaya geçmesi için çok önemlidir.

Evrenin sonlarına doğru artık adını tanır ve kendisine seslenildiğinde bakar. İstek ve tepkilerini vokalizasyonlar , bakışlar, jest ve mimiklerle anlatır.

10-12 ay

Söz öncesi dönemin son evresidir. Artık babıldamalar iyice farklılaşmış, bebeğin üretim ezgisi yetişkine yaklaşmıştır.

Babıldamalar yavaş yavaş ilk sözcüklere dönmeye başlar ve üretime ek jest-mimik kullanımıyla anlam desteklenir.

Bebekler bu dönemde duydukları farklı ses ,jest ve mimikleri taklit etmeye çalışır. Tek kelimelik basit yönergeleri (git- ver-aç vb) anlayıp uygulayabilirler. Günlük hayatta fazlaca karşılaşıp adına maruz kaldıkları nesneleri tanımaya başlarlar.(top- mama- su- kaşık vb)

Sözcük öğrenme(1-2 yaş) ilk sözcüklerin görülmesiyle bebeğin yeni üretimler için daha fazla sese ihtiyacı olur bu sebeple dağarcığını genişletir. Yeni sözcük , yeni sesleri, yeni sesler de yeni sözcükleri getirir ve bu döngüyle bir patlama yaşanır. Fakat sözcükler söylenirken hatalar yapılabilir,tutarsızlıklar ve sesleri birbiri yerine kullanım görülebilir. Fakat bu normaldir ve dilin henüz oturmadığını gösterir.

Evrenin başlarında çocuk sahip olduğu kısıtlı üretimle pek çok şey anlatmaya çalışır. Tek bir sözcüğü. Jest-mimik-tonlamalarla birden farklı anlamda kullanabilir.

Örneğin; çocuğunuz sadece top der ama yaptığı jest-mimik-tonlamalarla bize şu cümleleri verebilir. -Top nerde. -Top istiyorum. -Topa bak. -Top al. -Topu ver.

Bu noktada jest ve mimiklerin kullanımı oldukça belirleyici ve yol göstericidir. Çünkü yapılan kelime+jest kombinasyonları ,evrenin sonlarına doğru görülen ikili sözcük döneminin habercisidir. Örneği çocuk yerden uçmaya başlayan kuşu işaret edip+kuş diyorsa çocuğunuzdan “kuş uçtu.” Cümlesini duymanıza çok uzun bir süre kalmamıştır.

Bazı hayvanları tanır ve seslerini öğrenir. Vücudunun bazı bölgelerini işaret edip adlandırabilir. Sık sık karşılaştığı nesneler için de aynı şeyi yapabilir.

Kural öğrenme dönemi (2-5 yaş)

2-3 yaş

İki kelimeli yapılar üç kelimeli cümlelere geçer. Çocuk neredeyse her gün yeni bir kelime öğrenir ve bu da cümlelerine yansır, konuşmaları uzar. Anlaşabilirlik büyük oranda artar. Yakın çevresi neredeyse her dediğini anlayabilir artık. Evrenin başında %50, sonunda %75-90 oranında anlaşılırlık olmasını bekleriz. Anlaşılabilirlik ve konuşma uzunluğu akranlarıyla kıyaslayabilmek adına önemli iki veridir. Bu noktada bir şüpheniz varsa uzman dil ve konuşma terapistine başvurmak doğru bir karar olacaktır. Aksi taktirde aktanlarıyla arasında kapatılması daha zor aralıklar açılabilir.

Bu dönemde çocuk, 2-3 kelimelik ardıl iki yönergeyi anlayıp uygulayabilir. Basit düzeyde sorular sorabilir, bunu soru kalıpları kullanmadan cümleleri farklı tonlamayla söyleyerek yapar.( Anne top?) Büyük – küçük gibi zıt kavramları anlamaya başlar.

3-4 yaş

Cümleler 4 ve daha fazla kelimeden oluşmaya başlar.Cümle/kelimeleri yerinde ve anlama uygun kullanılır. Anlatımlar / hikayeleştirmeler görülür. Bunların konusu gün içinde yaşadığı şeyler, daha önceki deneyimleri, şahit olduğu olaylar, ilgisini çeken şeyler olabilir.

5N1K sorularını anlayıp yanıtlayabilir. Nesnelerin işlevlerini ve kategorilerini bilebilir. Duygularını kelimelerle ifade etmeye çalışır.

R ve L dışında tüm sesleri edinmiş ve kullanabiliyor olmalarını bekleriz. Anlaşılırlıkları %90-100 civarında olmalıdır. Artık herkes tarafından rahatça konuşmaları anlaşılabilmektedir. Benmerkezci konuşma görülür.(“ben” kelimesini çok fazla kullanır.-kendi istek ve düşüncelerini her şeyin önündedir.)

4-5 yaş

Hayal güçleri çok fazla gelişir, soyut kavramları anlamaya ve kullanmaya çalışırlar. Oyun becerileri oldukça gelişir, sembolik(-mış gibi) oyunlar oynarlar. Dilbilgisi kurallarına uyarlar ve dili o daha komplike yapılarını (ekler- bağlaçlar) kullanırlar. 1000 kelimeyi üretebilirler ve binlerce kelimeyi de anlayabilirler. Konuşmaları yetişkin konuşmasına ulaşmış veye çok yakındır.

0-5 yaş aralığında beyin gelişimi oldukça hızlıdır. Bu dönemde ek bir sorun olmamasına rağmen çocuğunuzun gelişiminin akranlarından veya yukarıda belirtilen normlardan geride olduğuna dair şüpheniz varsa uzman dil ve konuşma terapistine başvurarak erken müdahaleyle gelecekteki olası sorunların önüne geçebilir, yaşıtlarını yakalayabilirsiniz.

Çocuklarda Dil Gelişimi Hangi Yaşta Başlar?

Bebeğin işitme sistemi hamileliğin 7.ayından itibaren iyice gelişir ve rahimde bile bir çok sesi duymasına imkan sağlar. Özellikle anne sesine fazlaca maruz kalarak aşinalık kazanmasına yardımcı olur. Bu şekilde doğuştan bir konuşma ezgisi oturmuş olur aslında zihninde. Doğumdan itibaren bebek artikülatörlerini konuşma amacıyla kullanma yetisine sahip olmasa da çevresini izler ve dinler. Dile maruz kalırken gözlemler ve analizler yapar. Daha sonra kendince taklit etmeye çalışır ve ses denemeleri başlar. Başta sadece ağlamayla sağlanan iletişim maruziyet- gözlem- analiz- deneme döngüsüyle aşama aşama ilerler ta ki yetişkin diline ulaşana kadar.

Peki yetişkin diline ulaşınca gelişim tamamlanır ve biter mi? Hayır bitmez. Dil, doğumdan ölüme kadar gelişimini devam ettirir. Çünkü dil, öğrenebilmeyi sağlar ve öğrenme de dili geliştirir. Her yaşınızda hiç bilmediğiniz yeni bir kelime öğrenebilirsiniz. Mesela, 4 yaşında bir çocuk iyi bir konuşmacıdır, fakat atasözleri/deyimler gibi mecaz kavramları anlayamaz ve kullanamaz. Belirli bir yaşa ve bilgi birikimine sahip olması gerekir bu yapıları öğrenebilmesi için. Bu tür daha bir çok örnek verilebilir.

Ayrıca dilin bir de pragmatik dediğimiz kullanım kısmı vardır. Pragmatiği, dilin bağlama uygun şekillendirilebilmesi olarak özetleyebiliriz. Kişinin neyi-nerede-ne zaman ve nasıl söylemesi gerektiğini bilmesini içerir.Örneğin; arkadaşınız-anneniz-patronunuzla konuşurken cümle seçimleriniz birbirinden farklıdır, veya normalde anlatsanız sorun olmayacak bir fıkrayı cenazede anlatmanızın uygun olmaması gibi. Çünkü buradaki kriter duruma uygunluktur. Ve insan bu konuda ömrü boyunca deneyimler kazanarak kendini geliştirir.

Dilin, Fonoloji(ses bilgisi)-Morfoloji(ek/hece bilgisi)-Sentaks(sözdizim bilgisi) Semantik(anlam bilgisi) bileşenlerinin 4 yaşın sonunda artık tamamlanmış olması gerekir. Fakat pragmatik bileşeninin gelişimi ömür boyu deneyimlerle beraber devam eder.

Dil Gelişimini Hangi Faktörler Etkiler?

Çevresel faktörler

Çocuklar çevresindeki kullanıma maruz kalarak öğrenir. Bu sebeple dili kurallarına uygun / doğru bir şekilde kullanarak ona model olmak, konuşmalarımız sırasında dilin çeşitli yapılarını kullanmak ve kelime çeşitliliğini bol tutmak alacağı uyaranlar açısından oldukça önemlidir.

Olabildiğince farklı uyarana maruz kalabilmesi için keşif alanını genişletmesine yardım etmeli, yeni ortam ve üretim fırsatları sunmalıyız. Çocukla olan etkileşimimiz belirli bir alanla sınırlı kalmamalı gündelik hayatın tamamına yayılmalıdır.

Zeka ve bilişsel gelişim faktörü

Dil ve konuşma, beynin birçok bölgesinin dolayısıyla yetisinin ortaklaşa çalışması sonucu meydana gelen en komplike bilişsel becerilerdendir. Bu sebeple zeka veya bilişsel gelişimdeki herhangi bir sorunun dil ve konuşmaya yansıması kaçınılmazdır. Zeka veya gelişim geriliği gösteren çocuklarda dil gelişiminde de gerilik beklenebilir.

Genel sağlık ve fiziksel durum

  • Uzun süreli hastalıklar

Küçük yaşlarda uzun süre hastane veya evde yatağa bağımlı şekilde / kısıtlı hareket imkanıyla kalması ortam-uyaran-deneyim çeşitliliğini ve sayısını kısıtlayacağından dil gelişimini olumsuz etkiler.

  • 0-3 yaştaki duyusal kayıplar

Kişi duyamadığı şeyi üretemez ve dil maruz kalarak edinilir. Bu sebeple bu dönemdeki işitme kaybı çocuk için oldukça kritiktir. Sadece dil gelişimini değil her türlü gelişimini etkiler. Çünkü beyne gelmeyen işitsel girdi bilişsel gelişimi de engeller. Bir bilgi ne kadar çeşitli duyusal bilgiyle / uyaranla desteklenirse kalıcılığı o kadar artar ve öğrenimi kolaylaşır. Kişinin varlığı adlandırması için görsel ve işitsel eşlemeye ihtiyacı vardır. Bu sebeple görme kaybı da dil gelişimini olumsuz etkiler.

  • Konuşma organlarındaki yapısal anomaliler

Damak-dudak yarığı, maloklüzyonlar, diş yapısının bozuk olması vb.

  • Sendromlar ve bozukluklar

Otizm, down sendromu, nörogelişimsel bozukluklar, apraksi vb.

Genetik faktörü

Aile ağacında dil ve konuşma bozukluğuna sahip kişiler bulunan çocuklarda risk oranı daha yüksektir.

Doğum öncesi-sırası-sonrasında yaşanan olumsuzluklar

Cinsiyet

Kız çocuklarının dil ediniminde erkeklerden daha başarılı olduğu dolayısıyla erkeklerin geç konuşmasının doğal olduğuna dair bir yanlış inanç vardır. Evet kızlar dil gelişiminde hızlılık gösterebilir ama bu birkaç ayla sınırlıdır ve çocuğunuzla olan etkileşim biçiminize bağlıdır. Örneğin; kız çocukla evcilik gibi çok katmanlı-görevli-komplike bir oyun oynarken erkek çocukla top-araba gibi az fonksiyonlu oyunları tercih ederseniz, kız çocuğunun aldığı uyaran çeşidi ve sayısıyla aktifleştirdiği fiziksel ve bilişsel becerileri erkekten daha fazla olacaktır. Bu da gelişimine yansır doğal olarak veya ev içi/dışı sorumlulukları paylaştırırken eşit bir dağılım yapmamanız vb tutumlar da aynı sürece sebep olur.

Tanılama yaşı

Gelişim basamaklarını incelediğinizde bir gerilik olduğunu düşünüyorsanız, olası belirtileri çocuğunuzda gözlemliyorsanız, akranlarından geride kaldığını düşünüyorsanız uzman dil ve konuşma terapistinden değerlendirme almalısınız. Erken müdahaleyle çocuk daha hızlı yol alır ve geride kaldığı beceri sayısının zamanla artarak akranlarıyla arasındaki farkın açılması engellenmiş olur.

Dil Gelişimindeki Problemlerin Olası Belirtileri

  • İlk 3 ayda çevresindeki seslere herhangi tepki vermiyorsa,-3-6 ay aralığında agu-gugular gözlenmiyor, bakıcının ses tonunda duygusunu anlayıp buna uygun tepki vermiyorsa, (bakıcı mutlu tonda konuşursa-bebek güler/bakıcı kızgın tonda konuşursa-bebek ağlar)
  • 6-9 ayda babıldamaları yoksa göremediği zaman annesinin sesini tanıyorsa,
  • 9-12 ayda hayır komutunu anlamıyorsa, adıyla seslenildiğinde tepki vermiyorsa, yetişkini taklit etmeye çalışmıyorsa, yalnızca birkaç sesi çıkarıyorsa, jest-mimik kullanımı yok/sınırlıysa, isteğini/nesneyi işaret edemiyorsa,
  • 12-18 ayda yalnızca birkaç sözcük biliyorsa, basit komutları anlayıp uygulayamıyorsa, ailesini tanıyıp işaret edemiyorsa,
  • 18-24 ayda 2 kelimeli cümleler kuramıyorsa 50 kelimeden az üretimi varsa,
  • 2-3 yaşta 3 kelimeli cümleler kuramıyorsa, 100 kelimeden az üretimi varsa, basit ardıl yönergeleri anlayıp uygulayamıyorsa, %50’nin altında anlaşılırlığı varsa,
  • 4-5 yaşta basit düzeyde sorulara cevap veremiyorsa, nesnelerin işlevlerini bilmiyorsa, üretimlerinde kişi zamirleri-iyelik ekleri yoksa, sosyal becerileri zayıf ve yaşıtlarıyla oynamaktansa tek başına olmayı tercih ediyorsa,
  • Bunların haricinde çocuğunuz algısal yönde(alıcı dil becerileri)ve sözel olmayan üretimlerde(jest-mimik-işaret) çok başarılı olmasına rağmen herhangi bir konuşma çıktısı yoksa, Çocuğunuzun dili edinirken sorun yaşadığı söylenebilir.

Bu gibi durumlarda kaybı en az seviyede tutmak için olabilecek en hızlı şekilde dil ve konuşma terapistine başvurunuz.

Terapi sürecine başlamak için bir dil ve konuşma terapistine başvurduğunuzda norma dayalı testlerle ve oyun oynayarak bilişsel-motor beceriler incelenir. Bunlardan alınan sonuçlarla terapi hedefleri belirlenir ve planlaması yapılır. Terapide ailenin aktif rol oynaması çok önemlidir.Çünkü terapistle geçirilen kısıtlı vakitte yapılan müdahalenin aile tarafından da desteklenmesi ve günlük hayatın her noktasında yayılması gerekir. Bu noktada terapistin aileye verdiği yönergelere uyulması ve koordineli ilerlenmesi sürecin başarısını oldukça etkiler.

Çocuklarda Dil Gelişiminde Ailenin Etkisi

Doğumdan itibaren bebeğin en çok vakit geçirdiği ve gözlemleyebildiği kişiler aileleridir. Aslında ilk öğretmenlerisiniz de diyebiliriz çünkü okula gidene kadar her şeyi sizlerden öğrenirler. Gündelik hayatın her noktasında bebeğinizle kurduğunuz etkileşim birçok beceri için belirleyicidir. Çünkü dünyayı sizin destek ve anlatımlarınızla tanır/anlar/öğrenirler.

Doğumda yetişkin beyninin %25i ağırlığında olan beyinleri 2 yaşın sonuna doğru %80e ulaşır. Bu, bu dönemde beynin ne kadar hızlı geliştiğinin ne kadar çok nöral bağlantı oluştuğunun göstergesidir. Bilişsel becerilerle oldukça ilişkili olan dil ve konuşma becerileri için değerlidir. Bu dönemden maksimum verimi alabilmek için çocukların deneyim alanını genişletmek, maruz kalacağı uyaranları çeşitlendirmek ve olabildiğince arttırmak önemlidir. Çünkü çocuklar dili çevreden maruz kalarak öğrenir. Bu sebeple aldıkları uyaran sayısı ve çeşidi becerilerin gelişebilmesi için mühimdir.

Ailenin yaratacağı ortam ve fırsatlar kritik önem taşır bu noktada.Çünkü çocuklar duydukları sesleri kendileri de taklit etmeye çalışırlar ve böylece denemeler yaparlar. Bu sebeple doğru, kurallara uygun ve zengin bir dil kullanarak bebeğinize model olmalısınız.

İlk aylarda bebeğinizle kurduğunuz göz teması, ortak dikkat, onunla konuşmalarınız, söylemlerinizi jest-mimiklerle güçlendirmeniz çocuğunuzun edinimlerini kolaylaştırır ve kendi denemelerini yapma konusunda teşvik eder. Bunun sonucunda geçilen babıldama döneminin sürdürülebilmesi ve çeşitlendirilerek diğer aşamaya geçilebilmesi için bebeğin denemelerini karşılıksız bırakmamalısınız. Aksi takdirde reaksiyon alamadığı için yavaş yavaş bu davranışı sönümlenece ve diğer becerilerin gelişimini de olumsuz etkileyecektir.

Bu noktada işitme de çok önemlidir çünkü çocuk duyamadığı bir şeyi üretemez. Eğer çevre sesleri ve kendi sesini duyamıyorsa yine dil gelişiminde döneminde sorunlar bekleriz.

Çocuk aldığı kadar verir bu sebeple evre ne olursa olsun seviyesine uygun şekilde uyaranla desteklemek/karşılıksız bırakmamak yatar temelde. Gündelik hayatta yapacağınız etiketlemeler, genişletmeler ve betimlemeler çok yararlı olur bu konuda. Aslında çocuğu ev içi ve dışı her alanı keşfetmesi için desteklemek, hayat akışına katmak ve deneme fırsatları vermek, oyunlar oynayarak etkileşime girmek, kitap okumak ve onunla olabildiğince fazla konuşmak dil gelişimi anlamında size birçok kapıyı açar.

Dil Gelişimini Destekleyen Etkinlikler

  1. Küçük yaşlardan itibaren kitap okumak bebeğin alacağı uyaran sayısı ve çeşidini zenginleştirir. Ayrıca okuma sırasında kitabın sayfalarını göstermek işitsel-görsel eşleme yapmasını ve edinimi kolaylaştırır. Veya okuduğunuz kitabı kuklalarla canlandırabilir, jest-mimik kullanımıyla anlatımı zenginleştirebilirsiniz. Böylece daha ilgi çekici hale gelen okuma, çocuğun eğlenerek öğrenmesine yardım edecektir. İşitsel girdinin yanında verilen her türlü destekleyici ipucu; kazanımı kolaylaştırır, hızlandırır ve diğer becerilerle bağdaştırılmasına yardım eder.
  2. Bebeği emzirirken kurulan göz teması ve annenin bebekle yaptığı konuşmalar güven ortamı yaratmanın ve de etkileşimin ilk adımlarındandır. Bu konuşmaları gözlemleyen bebek zamanla taklit etmeye çalışacak ve kendi ses denemelerini yapacaktır. Böylece sırasıyla agulama-babıldama-ilk sözcükler-ikili sözcükler-cümleler-anlatı şeklinde gelişim basamaklarında ilerleyecektir.
  3. Ayrıca yemek yeme, bez değiştirme, kıyafet giyip/çıkarma sırasında yapılan konuşmalardaki gibi uyaranları günlük hayatın her noktasına yaymak oldukça önemlidir.
  4. Günlük hayatta da görsel-işitsel bilgileri birlikte vererek çocuğun etiketleme yapmasını kolaylaştırabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz arabayı gösteriyorsa”Evet, bir araba “ şeklinde destekleyebilirsiniz. Veya çocuğunuz arabayı gösterirken adına da söylüyorsa “Evet, kırmızı bir araba’’şeklinde her seferinde çocuğunuzun üretimlerini 1-2 ekleme yaparak genişletebilirsiniz. Fakat bu eklemeler çocuğunuzun yaşı ve üretim seviyesi göz önünde bulundurularak yapılmalı, kapasitesinin çok fazla üstüne çıkılmamalıdır. Örneğin; bir sonraki aşama “büyük kırmızı bir araba” daha sonraki aşama “büyük kırmızı bir araba geçti” şeklinde olabilir.
  5. Çocuğun çevresinde olan her şeyi betimlemek de çocuğun dikkatini çekmek ve etiketlemeyi sağlamada oldukça etkili bir yöntemdir. Örneğin; dışarıda gezerken havada bir uçak görürseniz elinizle uçağı işaret ederek çocuğa gösterebilir ve “bak, uçak uçuyor.”şeklinde işitsel girdi vermeniz kavramları oturtması/eşlemesini kolaylaştıracaktır. Bu sırada kullanacağınız tonlama oyunları ve yansıma seslerle de dikkat süresini artırarak edinime yardımcı alabilirsiniz. Veya kollarınızı açarak uçak taklidi yapabilir bu sırada “vuuğv” şeklinde seslendirme yaparak çocuğunuz seviyesine göre uyarlamalar yapabilirsiniz.
  6. Sadece çevresel olayları değil çocuğunuzun yaptığı her türlü hareketi ve duygusal tepkilerini de betimleyebilir, bu konulardaki farkındalığını ve kavram eşleştirmelerini arttırabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz legolarla oynuyorsa “Aaa legolarla mı oynuyorsun? Bir kule yapıyorsun sanırım. İnanamıyorum çok yüksek bir kule bu. Aaa düşüyor, yıkıldı kule”gibi betimlemeler yapılabilir. Veya çocuğunuzun oyuncaklarını fırlattığını etraftaki bir şeyleri devirmeye çalıştığını görüyorsanız “Anladım çok sinirlendin, kulenin yıkılması seni çok üzdü”şeklinde farkındalık oluşturabilirsiniz.
  7. Çocuklar leb bile demeden leblebiyi anlamaya çalışmamalıyız ve onlara isteklerini de ifade edebilmeleri için fırsat tanımalıyız. Hatta onları sabote ederek üretime teşvik edebiliriz. Örneğin; almak istediği bir oyuncağı erişemeyeceği bir noktaya kayarak sizden sözel olarak yardım istemesini sağlayabilirsiniz.
  8. Çocukların sorularını cevapsız bırakmamalı, onlara karşı sabırlı ve anlayışlı olmalıyız. Üretimleri konusunda övgü/pekiştireçler vererek cesaretlendirmeli/teşvik etmeliyiz.
  9. Bazen çocuklar sizin çabalarınıza karşı tepkisiz ve ilgisiz gibi gözükebilir. Böyle bir durumda taktiğinizi değiştirebilir veya daha hoşuna giden içerikler üzerinden ilerlemeye tercih edebilirsiniz. Bir süre sonra sizi taklit etmeye çalışacaktır. Ya da siz onun yaptıklarını aynen taklit edebilir veya paralel oyunlar oynayabilirsiniz. Başta şaşıracaktır fakat sonra ilgisini çekecek hatta hoşuna gidecek ve size katılacaktır.

Otizmde Dil Gelişim Sürecine Genel Bir Bakış

Dil, sosyalleşme ve kişiler arası aktarımın en kolay /hızlı/etkili yoludur. Otizmli çocukların ise 1. Tanı kriteri sosyal iletişim ve etkileşimde yetersizliktir. Sürecin gerektiği gibi ilerlememesinde ise birçok faktör oynar. Bunun sebebi dili gelişim sürecine uygun şekilde edinememeleridir. Bir çocuğa 2-3 yaşından itibaren emin olunarak otizm tanısı konulabilir, fakat belirtileri çok çok daha önce görülür.

Kişinin derdini/ihtiyacını/isteğini/düşünce ve duygularını başkalarına aktarma isteğine iletişimsel niyetlilik denir. Fakat otizmli çocuklarda iletişimsel niyet yoktur, sanki tek başına farklı bir dünyadalarmış ve kimseye ihtiyaçları yokmuş gibi davranırlar. Küçük yaşlarda dahi insanlardan çok nesnelerle ilgilenip, etkileşim kurmaları ; yaşıtı veya yetişkin biriyle oynamaktansa kendi kendilerine oynamayı tercih etmeleri bundandır. Ayrıca oyunu başlatma ve sürdürme becerilerinin zayıf oluşuda etkiler.

Tipik gelişimde dil ediniminin sağlanabilmesi göz teması, ortak dikkat vokalizasyonlar, jest-mimikler gibi ön becerilerin gelişimiyle yordanır. Fakat otizmli çocuklarda ilk aşama olan göz teması kurmada ve buna bağlı olarak dikkati sağlayıp sürdürmede sorunlar yaşanır. Bunun dil gelişimine yansımaması mümkün değildir. Çünkü eğer çocuk herhangi bir şeye bakıp bakışını arada tutamıyorsa o şeye ait işitsel girdiyle varlığı eşleyemez. Veya sizin işaret edip hakkında işitsel uyaran verdiğiniz varlığı bulabilmesi için öncelikle size dikkat etmeli sonrasında uygun hızdaki göz takibiyle işaret ettiğiniz varlığı bulmalı ve sonrasında da varlık üzerinde sizinle birlikte ortak dikkat kurmalı/sürdürebilmeli ki verdiğiniz işitsel girdiyle etiketlemeyi yapabilsin. Göz teması ve dikkat konuşmayı öğrenmek de etkilidir. Çünkü çocuklar konuşucunun yüzüne ve ağız hareketlerine bakarak onları taklit etmeye çalışır. Bu izlemeler sayesinde kendi artikülatörlerini hangi ses için nasıl pozisyonlamaları ve hareket ettirmeleri gerektiğini öğrenirler. Bu aşamalarda sorun yaşanmasa ileriki aşamaları geciktirir ve diğer becerilerin gelişiminde de sorun yaşanmasına neden olur. Otizmli çocuklarda vokalizasyonların ve jest-mimik kullanımının tipik gelişim gösteren çocuklardan daha az olduğu ve geç başladığı görülür. Otizmli çocuklar sözel ve sözel olmayan dili anlama-kullanmada sorun yaşarlar. Bu sözcük dağarcıklarının sınırlı, konuşmalarının tek tonlu, sohbetlerinin kısa ve bağlama aykırı, konuşma içeriğinin tutarsız, tekrarlayan(ekolalik) ve anlamsız ifadelere sahip olmasına neden olur. Ayrıca duruş ve hareketleri daha katatonik olabilir. Bazı çocuklardaysa önceden edinilmiş becerilerin kaybolduğu görülür.

Kendini istedikleri şekilde/yeterince ifade edemeyen çocuklarda hırçınlık-ağlama-çığlık atma-saldırganlık davranışları veya içe kapanıklık görülebilir.

Eğer çocuğunuzun gelişim basamaklarından ve akranlarından geride olduğundan şüpheleniyor veya olası belirtileri gözlemliyorsanız en etkili sonucu alabilmek için bir dil ve konuşma terapistine başvurarak olabilecek en erken müdahaleye ulaşmaya çalışmalısınız.

Yorum Bırakın

Bilgi ve Danışmanlık